Yaşlanmak Mı, Yaş Almak Mı?
Ben bayılırım gün batımını seyretmeye. Özellikle de deniz kıyısında ne harikadır o. Sanki her renk var o sırada. Tatlı pasteller de olur, can alıcı tonlar da. Güneş ihtişamlı bir çıkış yapar, biz de gözlerimizi ayıramayız. Her manzarada olduğu gibi hemen telefona sarılırız, fotoğraflarız, paylaşırız. Yemeğimiz, tatilimiz daha keyifli, daha şık gelir gözümüze.
Ama sadece bir kere düşünelim istiyorum. O sırada olan Güneş’in varlığını, işlevini, denizin dalgalarını, su moleküllerini, havanın akışını, sesleri, doğada o an gördüğümüz ya da hissettiğimiz ne varsa onu… Tek tek inceleyelim. Biz ‘manzara’ izlerken doğa nasıl işliyor bir düşünelim. Her gün her dakika her saniye bir şeyler oluyor bizden bağımsız ama bizi bağlayan. Bir bitki hücresini göremezken bizi hayatta tutan oksijen, su, besin, ısı… Bir düşünelim.
Sonra benzer bir durum için daha yakına bakalım. Kendimize. Aslında biz bir şey yapmıyoruz bakıldığında. Derinin altında doğadaki gibi bir işleyiş var. Nefes aldığın solunum sistemi, oksijenini taşıyan dolaşım sistemi, enerjini sağlayan sindirim sistemi, seni korumaya çalışan bağışıklık sistemi… Sağlık alanında çalışmana gerek yok. Farkındasın o hücre senin için her şey aslında. Dokun, organın, sistemin, tüm vücudun, sensin o. Doğa gibi her an süren bir işleyişin var. Fetüs halindeyken, bebekken, çocukken, ergenken yaşanan o çoğalma, büyüme, gelişme. Hatta sen uyurken bile devam ediyor çalışmaya.
Bu farkındalığı yaşayalım istiyorum. Çünkü demek istediğim şu: nasıl doğaya negatif bir müdahalede bulunmadığın sürece kendi kendine yetebiliyorsa, vücudun da öyle. Elbette moleküler düzeyde incelediğimizde senden bağımsız yaşanan durumlar var. Ama sen genetik aktarımına mı bırakıyorsun her şeyi gerçekten? Tıpkı doğada olduğu gibi. Biz gerçekten ihtiyacımız olduğu kadarını kullansak, yeşil alan azalır mıydı? O dünyanın suyu biter miydi? Sanmıyorum. Vücudumuz için de durum aynı. Hani o ‘yaşlandıkça’ oluyor dediğimiz hasarlar ya da gerilemeler var ya. Yaş mı ana mesele bir bakalım. Alkol, sigara, işlenmiş gıdalar ve katkı maddeleri, sağlıksız beslenme, egzersiz eksikliği, uyku sorunu, stres faktörleri, değişken ruh halleri, sosyal problemler… Daha ekleyebileceklerin vardır belki? Ya da artık sadece ‘yaş almak’ tercihin olabilir?
‘’Beyninizin durumu genetik kalıtımınız kadar yaşam tarzınızın sonucudur.’’ – Terry Horne
Henry Ford Sağlık Sistemi’nde nöropsikiyatrist Edward Coffey 65-90 yaş aralığındaki yetişkinlerin beyinleri için yaptığı manyetik rezonans görüntülemede bir sonuca vardı: Beyin boyutları yaş ile küçülse bile beyinlerini etkin biçimde kullananların bellek kaybı yaşamadığı görüldü. Benzer şekilde, Kentucky Üniversitesi Sanders-Brown Yaşlanma Merkezi’nde nöroloji profesörü David Snowdon 4000 rahibe ile yaptığı bir araştırmada öğrenme ve öğretme ile zihinsel aktif kalanların ortalama olarak 4 yıl fazla yaşadığını gösterdi. Yani yaş alıp daha sağlıklı ve daha uzun yaşayabilmek elinizde.
Peki, sen kendine iyi bakıyor musun? Yapıyoruz bir şeyler, değil mi? Hadi biz bizeyiz. Aklına gelen o yaygın hastalıklar ortaya çıkıyor ve sen yaşam tarzını değiştiriyorsun. Tamam, hakkını yiyemeyeceklerimiz de var. Bazımız daha bilinçli. Hep sağlıklı bir düzen içinde kalmaya çalışıyor. Ama en sağlıklımızın bile unuttuğu bir şey var. Vücut (kalp, böbrek, karaciğer…) sağlığına yönelik yaşamak yeterli mi? Uzun vadede kaliteli yaşayabilmek için hatırlamak, konuşmak, düşünmek, üretmek, eğlenmek, aktif kalabilmek de gerekmiyor mu? Yani beyninin ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmak lazım değil mi? Onu işlevsel, canlı ve verimli tutmak? Hem beyin vücudu yönetiyor unutma. Hafızadan, yaratıcılıktan çok daha fazlasını da sunabilir. (Beraber göreceğiz)
Kısa Vadeli Zevkler mi, Uzun Vadeli Deneyimler mi?
Gelişimin sona erdiği bir ‘nokta’ olmadığını artık biliyoruz. Yetişkin beyni yaşadığımız sürece gelişime açık. Gelişime devam ediyor demiyorum. Çünkü destek çıkmamız gerektiğini unutmayalım. O yukarıda bahsettiğim etkenleri değiştirmek, bazen ufak oyunlar ile desteklemek gerek gelişimini, verimini, kalitesini…
Siz genel olarak sağlığınıza dikkat ettiyseniz pek de yaşlanmakla olmaz o rahatsızlıklar. Sadece beyin için değil tüm vücut için durum bu. Doğayı koruman gerektiği gibi kendine de iyi bakmalısın. Neden olmasın ki daha kaliteli bir hayat? Neden yaşlandım unutuyorum diyelim? Neden stresi yönetmeyelim de zayıf düşelim, hastalıklar artsın? Neden 7sinde koşan 70inde koşamasın? Neden yaşlanmanın ‘kaçınılmaz’ sonuçları olsun? Gençliğinizi de düşünün. Neden daha hızlı problem çözmeyelim, daha yaratıcı olmayalım, daha başarılı hissetmeyelim? Neden alışkanlıklarımız gururla söylediklerimiz olmasın? Ve o alışkanlıklar ile verimli, yaratıcı, sakin, mutlu, güçlü, fit olmayalım?
Kafamdakinin özeti birkaç farklı kitapta çıkmıştı karşıma:
”Beyin onunla ne yaptığınızla, ona ne yaptığınızla ve neler yapmadığınızla ilgilenir.”
Yaptıklarının ve yapmadıklarının gücünü anlayabilirsin. Alışkanlıklarını şöyle bir gözden geçir lütfen. İyileri sürdürmeye, kötüleri yenilemeye başlayalım. Artık fit beyin de fit vücut kadar önemli biliyorsun. Fiziksel ve mental egzersizler, uyku ve beslenme düzenleri, nefesi ayarlamak, farkındalık kazanmak gibi bir takım iyileştirici aktiviteler ve alışkanlıklar deneyelim. Gözün korkmasın, bazen çok küçük değişiklikler sana kalıcı sonuçlar bırakacaktır. İster misin, bundan sonra, beraber yolculuğumuz başlasın?
You May Also Like
Fit Beyine En Etkili Yol: 4 Adımda Daha İyi Uyku
Şubat 9, 2021
Neden Nöropsikoloji?
Aralık 27, 2020